Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 78

II. Borçlanılmamış edimin ifası

II.  Borçlanılmamış edimin ifası

Madde 78 - Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.

Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez.

Borç olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri saklıdır.

I-) 818 Sayılı Borçlar Kanunu:

II - Borç olmayan şeyin tediyesi

Madde 62 - Borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kimse hataen kendisini borçlu zan ederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez. Müruru zamana uğramış olan bir borcu eda yahut ahlâki bir vazifeyi ifa için verilen şey, geri alınamaz.

II-) Madde Gerekçesi:

Madde 77 - 818 sayılı Borçlar Kanununun 62 nci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının üç fıkradan oluşan 77 nci maddesinde, sebepsiz zenginleşmenin özel bir çeşidi olan borçlanılmamış edimin ifası düzenlenmektedir.

Para borçlarının ifası için kullanılması uygun olan “tediye” teriminin, diğer borçların ifasını belirtmek amacıyla kullanılmasının yanlış olduğu göz önünde tutularak, Tasarıda, maddenin kenar başlığı “II. Borçlanılmamış edimin ifası” şeklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 62 nci maddesinin, yüklemi olumsuz fiil olan ilk cümlesi, Tasarıda yüklemi olumlu fiil olan bir cümleye dönüştürülmüştür. Aynı maddenin ikinci cümlesi ise, Tasarıda ikinci fıkra olarak düzenlenmiştir.

Maddenin üçüncü fıkrası kaynak İsviçre Borçlar Kanununun 63 üncü maddesinin üçüncü fıkrasından alınmıştır. Bu fıkrada, borçlanılmamış edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümlerinin saklı tutulduğu belirtilmektedir.

III-) Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu:

1-) OR:

II. Zahlung einer Nichtschuld

Art. 63

1 Wer eine Nichtschuld freiwillig bezahlt, kann das Geleistete nur dann zurückfordern, wenn er nachzuweisen vermag, dass er sich über die Schuldpflicht im Irrtum befunden hat.

2 Ausgeschlossen ist die Rückforderung, wenn die Zahlung für eine verjährte Schuld oder in Erfüllung einer sittlichen Pflicht geleistet wurde.

3 Vorbehalten bleibt die Rückforderung einer bezahlten Nichtschuld nach Schuldbetreibungs- und Konkursrecht.

2-) CO:

II. Paiement de l’indu

Art. 63

1 Celui qui a payé volontairement ce qu’il ne devait pas ne peut le répéter s’il ne prouve qu’il a payé en croyant, par erreur, qu’il devait ce qu’il a payé.

2 Ce qui a été payé pour acquitter une dette prescrite ou pour accomplir un devoir moral ne peut être répété.

3 Sont réservées les dispositions de la loi fédérale du 11 avril 1889 sur la poursuite pour dettes et la faillite relatives à la répétition de l’indu.

IV-) Yargı Kararları:

1-) YİBK, T: 16.12.1942, E: 9, K: 28:

"... İhtilâfa sebep olan hadiselerin birisinde borçlu borcunu ödemiş olduğu halde, alacaklı tarafından icra takibine girişilmiş bulunduğundan vâki tediyenin borca mahsubu suretiyle borçtan kurtulmasına karar verilmesini istemiş, diğerinde de borçlu senedle borçlanmış olduğu kira karşılıklarını tamamen tesviye eylemiş iken temlik senedine müsteniden takip yapıldığından muarazanın men’ini ve icra takibinin iptalini talebetmiştir.

Alacaklının yapmış olduğu takip talebine borçlu tarafından hiç itiraz edilmediği veya itiraz edilmesine binaen, alacaklının itirazın ref’ini talep etmesi üzerine bu itirazın İcra ve İflâs Kanununun 68 inci maddesinin 2 nci ve sonuncu fıkraları gereğince tetkik mercii tarafından muvakkat olmıyarak ref’ine karar verildiği surette borçlunun borçtan kurtulma dâvası açmasına cevaz verilmesi kesinleşmiş olan icra takibinin ihlâline, icra muamelelerinde bir takım teşevvüşler husule gelmesine sebebiyet vereceği gibi, İcra ve İflâs Kanununun hadiseye taallûk eden hükümlerine muhalif bulunmuş ve Ticaret Dairesince teessüs etmiş olan içtihat bu itibarla isabetli görülmüş olduğundan icra takibine hiç itiraz etmemesi veya ettiği itirazın muvakkat olmıyarak ref’ine karar verilmiş olması dolayısiyle hakkındaki icra takibi kesinleşmiş bulunan borçlunun ancak İcra ve İflâs Kanununun 72 nci maddesi mucibince borcunu tamamen ödedikten sonra umumî hükümler dairesinde mahkemeye müracaat ederek paranın geriye alınması hakkında dâva açabilip borçtan kurtulma dâvası açamıyacağına çoğunlukla karar verildi. ..." (RG. 13.03.1943; S: 5354).

2-) YİBK, T: 05.02.1962, E: 24, K: 2:

"... Uyuşmazlığın esası, Genel Müdürlüğün kuruluşuna ilişkin 6145 sayılı kanunun 11 inci  maddesi hükmüne verilen anlamdan çıkmaktadır. Ticaret Dairesi kararı, sözü geçen madde uyarınca Genel Müdürlüğün, ancak ve ancak, yapacağı iş veya hizmetin karşılığını tarifeye koyabileceği, hukuk bakımından iş ve hizmetin karşılığı olmayan paraları tarifeye koyamıyacağı düşüncesine dayandığı halde Üçüncü Hukuk Dairesi kararı, söz konusu madde gereğince hat bakım parası veya başka adlarla tarifeye konulacak paraların istenmesinin mümkün olduğu düşüncesine dayanmaktadır.

… Genel Müdürlük telefon abonelerinden, her ne ad altında olursa olsun, tarife ile kabul edilen abone parasından başka bir istekte bulunamaz ve böyle bir istek, abone tarafından kabul edilse bile, sözü edilen 11 inci maddedeki kesin hükme aykırı olacağı cihetle Borçlar Kanununun 20 nci maddesi hükmünce bu kabul, muteber olmaz. O halde aboneler, tarife parasından başka kendilerinden alınmış olan paraları, Borçlar Kanununun 62 nci maddesi uyarınca geri isteyebilecekleri gibi Genel Müdürlüğün böyle bir alacak isteyemiyeceğinin tesbitini de dava edebilir ki bu tesbit dâvasına bizim hukuk uygulamalarında eski hukuktan gelme bir alışkanlıkla (muarazanın önlenmesi dâvası) denilmektedir.

Sonuç: Posta, Telgraf ve Telefon İşletme Genel Müdürlüğünün, telefon abonelerinden, her ne ad altında olursa olsun, abone parasından başka hiçbir şey istemeye hakkı bulunmadığına 5/2/1962 günlü ilk toplantıda üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verildi. ..." (RG. 23.03.1962; S: 11064).

3-) Y. 3. HD, T: 11.12.2019, E: 2019/2783, K: 2019/9998:

“… 2-) Somut olayda, taraflar arasında 14.12.2009 tarihli harici satış vaadi sözleşmesinin imzalandığı, sözleşme gereğince davalıya ait olan taşınmazın davacıya devredildiği, akabinde davalı tarafından açılan tapu iptal ve tescil istemli davada, mahkemece davaya konu taşınmazın davalı adına tesciline karar verildiği, davacının işbu davasında ödediği bedel ile taşınmaza yapmış olduğu faydalı masrafların iadesini istediği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, taşınmazın devri amacıyla davacı tarafından davalıya ödenen bedelin miktarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.

Dosyanın incelenmesinde, davacının 66.500,00 TL kredi çektiği, bu bedelin davacı tarafından bankaya verilen talimatla davalı tarafından bankadan çekildiği, taraflar arasındaki resmi satış senedinde de taşınmaz değerinin 66.500,00 TL olarak belirtildiği, ayrıca davacının apartman yönetimine taşınmaza yapılan masraflar dolayısıyla toplamda 1.315,00 TL yaptığı belirlenmiştir. Sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ancak davalının davacı aleyhinde zenginleştiği tutar iadeye konu olmalıdır. Bu nedenlerle davacı tarafından çekilen ancak davalıya ödendiği ispatlanamayan 3.500,00 TL değerindeki kredi bedeli, sigorta ücretleri ve apartman yönetimine yapılan ödemelerin denkleştirici adalet ilkesine göre yapılan hesaplamaya dahil edilmesi mümkün değildir.

… Denkleştirici adalet ilkesince hesaplama, dava tarihi esas alınarak yapılmalıdır.

O halde mahkeme, davalıya ödendiği ispatlanan 66.500,00 TL satış bedelinin dava tarihi itibariyle ulaştığı değerinin denkleştirici adalet ilkesine göre (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın, döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretleri vs. olmak üzere en az 5 kritere göre) belirlenmesi amacıyla konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi; davacı tarafından taşınmaza yapıldığı tespit edilen 1.315,00 TL’lik masrafların ise hesaplamaya dahil edilmeksizin davalıdan alınarak davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken, …”

4-) Y. 23. HD, T: 12.10.2017, E: 2017/1492, K: 2017/2638:

“… Davacı vekili, müvekkili yüklenici ile davalı arsa sahibi arasında 07.11.2008 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını; davalının müvekkilini vekaletten azlederek, fesih iradesinde bulunduğunu, sözleşmenin ifasının gecikmesinde müvekkiline atfı kabil bir kusurun bulunmadığını; yeni imar planının 06.06.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini, ahde vefa gereği davalının sözleşmeye devam etmesi gerektiğini ileri sürerek, müvekkilince inşaatın devam ettirilmesi için, mahkemece süre ve yetki verilmesine; bu talepleri kabul edilmezse, sözleşmeden kaynaklanan … tüm zararlarına karşılık fazlaya dair haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, imar planının İdare Mahkemesi’nce 18.03.2008 tarihinde ve sözleşmeden evvel iptal edildiğini; sözleşmenin imkansızlık sebebiyle batıl olduğunu; yeni imar durumunun, batıl sözleşmeyi geçerli hale getiremeyeceğini, kusurun davacıda olduğunu savunarak, davanın reddini, karşı dava olarak ise, sözleşmenin butlanla batıl olduğunun tespitini istemiştir.

… Somut olayda inşaat yapılacak gayrimenkulün bulunduğu alanda geçerli olan imar planı 18.03.2008’de iptal edilmiş, taraflar arasındaki sözleşme ise 07.11.2008 tarihinde imzalanmıştır. Sözleşmenin imzalandığı tarihte geçerli bir imar planı yoktur. Bu haliyle sözleşme konusunun imkansız bulunduğu, bu imkansızlığın da sözleşmenin yapılmasından önce var olan objektif imkansızlık olduğu ortadadır. Bu durumda TBK’nın 27/1. maddesi uyarınca sözleşme batıl olduğundan taraflar edimlerini yerine getirmekten kaçınabilir ve karşılıklı verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebilirler.

Bu durumda mahkemece birleşen davada arsa sahibinin sözleşmenin geçersiz olduğunun tespitine yönelik talebi kabul edilerek asıl davada davacı yüklenicinin arsa sahibi malvarlığında artı değer yaratacak bir iş yapmış ise bunun bedeli işin yapıldığı tarihteki mahalli rayiçlere göre belirlenip davacı lehine karar altına almaktan ibaret olmalıdır. …”

5-) Y. 11. HD, T: 29.09.2015, E: 2015/8857, K: 2015/9584:

“… Davacı vekili, müvekkilinin davalı Banka ATM’sinden kartsız işlem ile … TL’yi yanlış hesaba havale ettiğini, hesap sahibi davalı R.. I..’ın sebepsiz zenginleşmiş olduğunu, davalı Bankanın durumun düzeltilmesini talebini kabul etmediğini, davalı bankanın basiretli bir tacir olarak yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davalı bankanın sehven yapıldığı bildirilmiş olan havaleden alacağına mahsuben kesinti yaptığını ileri sürerek, … TL’nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı Banka vekili, davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının kendi kusurundan kaynaklanan zarar hususunda müvekkili bankayı sorumlu tutmasının hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı R.. I.. davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, … davacı ile bu davalının arasında para göndermesini gerektirecek herhangi bir hukuki ilişkinin bulunmadığı, bu haliyle davalı R.. I..’ın sebepsiz zenginleşmiş olduğunu, bu paranın davacıya iadesi gerektiği, ancak bu işlemlerin yapılmasında davalı Bankanın herhangi bir sorumluluğunun olmadığı ve davalı Bankanın pasif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalı Banka yönünden davanın pasif husumetinin yokluğu nedeniyle reddine, … TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

… hükmün ONANMASINA, … oybirliğiyle karar verildi. …”

Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X