I. Koşulları
E. Alacaklının temerrüdü
I. Koşulları
Madde 106 - Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.
Alacaklı, müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde düşerse, diğerlerine karşı da temerrüde düşmüş olur.
I-) 818 Sayılı Borçlar Kanunu:
(E) Alacaklının Temerrüdü1
I - Şartları
Madde 90 - Yapılacak veya verilecek şey usulü dairesinde kendisine arz olunan alacaklı muhik bir sebep olmaksızın onu reddeder veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için tekaddümen kendi tarafından yapılması lâzım gelen muameleleri icradan imtina eder ise, mütemerrit addolunur.
II-) Madde Gerekçesi:
Madde 105 - 818 sayılı Borçlar Kanununun 90 ıncı maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 105 inci maddesinde, alacaklının temerrüdünün koşulları düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 90 ıncı maddesinin kenar başlığında kullanılan “E. Alacaklının Temerrüdünün / I. Şartları” şeklindeki ibare, Tasarıda “E. Alacaklının temerrüdü / I. Koşulları” şeklinde değiştirilmiştir2.
818 sayılı Borçlar Kanununun 90 ıncı maddesinde kullanılan “Yapılacak veya verilecek şey” şeklindeki ibare, Tasarıda “Yapma veya verme edimi” şeklinde; “tekaddümen kendi tarafından yapılması lâzım gelen muameleleri icradan imtina eder ise, mütemerrit addolunur.” şeklindeki ibare ise, Tasarıda “kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.” şeklinde değiştirilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası, 818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, yeni bir hükümdür. Fıkraya göre, alacaklının müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde düşmesi, diğerlerine karşı da temerrüde düşmüş olması sonucunu doğurur. Böylece, müteselsil borçlulardan birinin usulüne uygun bir ifa önerisi, haklı bir sebep olmaksızın alacaklı tarafından reddedilirse, diğer müteselsil borçluların da aynı edimi alacaklıya yeniden ifa önerisinde bulunmaktan kurtarılmaları amaçlanmıştır.
III-) Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu:
1-) OR:
E. Verzug des Gläubigers
I. Voraussetzung
Art. 91
Der Gläubiger kommt in Verzug, wenn er die Annahme der gehörig angebotenen Leistung oder die Vornahme der ihm obliegenden Vorbereitungshandlungen, ohne die der Schuldner zu erfüllen nicht imstande ist, ungerechtfertigterweise verweigert.
2-) CO:
E. Demeure du créancier
I. Conditions
Art. 91
Le créancier est en demeure lorsqu’il refuse sans motif légitime d’accepter la prestation qui lui est régulièrement offerte, ou d’accomplir les actes préparatoires qui lui incombent et sans lesquels le débiteur ne peut exécuter son obligation.
IV-) Yargı Kararları:
1-) YİBK, T: 11.03.1959, E: 23, K: 20:
Kiracının kiralayanın kira parasını almakta temerrüde düştüğünü isbat etmekte menfaati bulunan hallerde ve hususiyle kiralayan tarafından Borçlar Kanununun 260 ıncı maddesi uyarınca çekilen ihtarın tebliği üzerine ihtar ile bildirilen kanunî müddet içinde veya 6570 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin son fıkrası gereğince iki haklı ihtarın çekilmesinden önce her ihtarın mevzuuna giren parayı, kiracının kanuna uygun olarak ödemek istediği halde kiralayanın parayı almaktan kaçınmış olduğu vakıasının şahitle isbatına kanunî bir engel bulunmadığına 11/3/1959 tarihinde mevcudun üçte ikisini geçen ekseriyetle karar verildi. (RG. 01.08.1959; S: 10268).
2-) Y. 15. HD, T: 13.01.2020, E: 2019/2482, K: 2020/22:
“… 2-) Davacı yüklenici, davalı şirket iş sahibidir. 13.11.2013 tarihli taraf şirketlerce imzalanan sözleşme ile davacı yüklenici, davalı şirkete ait taşınmaz üzerinde sözleşmedeki listede yazılı bitkilerin drenaj ve otomatik sulama sistemini de yaparak dikimi ve bakımını üstlenmiştir. Yapılan işler ve dikilen ağaçlar ile bitkilerin 2 yıl süre ile davacı yüklenicinin garantisinde olduğu kararlaştırılmıştır. Davacı yüklenici bitki ve ağaçların temin, drenaj ve otomatik sulama sistemini yapıp, bitkilerin dikim ve bakımını da üstlendiğinden taraf şirketler arasındaki ilişki satım sözleşmesi değil 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir.
Eser sözleşmesinde yüklenicinin iş bedeline hak kazanabilmesi için işi, sözleşme ve ekleri ile fen ve tekniğine uygun olarak tamamlayıp iş sahibine teslim etmiş olması gerekir.
Davalı iş sahibinin tamamlanmış olan eseri teslim almaktan haklı bir neden olmaksızın kaçınması halinde de alacaklı temerrüdüne düşeceğinden yüklenici, imalatın gerçekleştirdiği kısmının bedelini talep etmeye hak kazanacaktır. Sözleşmede işin tamamlanıp teslim edileceği süre ve tarih bulunmamaktadır. Davacı, davalının talebi üzerine bitkileri iş sahibinin taşınmazına götürüldüğünü iddia etmekle birlikte iş sahibince kabul edilmeyen bu iddiasını yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Yapım yükümlülüğü yüklenicinin kendisine ait olmasına rağmen davacı yüklenici drenaj ve otomatik sulama sistemine tamamlayarak iş sahibini bitkileri teslim alması konusunda uyarıp uyarmadığı ve iş sahibinin alacaklı temerrüdüne düşürüp düşürmediği anlaşılamamaktadır.
Bu durumda mahkemece davacı yüklenicinin sözleşmeye göre öncelikli edimi olan bitki ve ağaçların dikileceği yerlerde ve yeşil alanda drenaj ve otomatik sulama sistemlerini tamamlayarak bitki ve ağaçları teslim alma konusunda davalı şirkete uyarıda bulunmak suretiyle ve bitkilerin davalı şirket sahasına bırakıldığı tarih itibari ile alacaklı temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun toplanan ve gösterilen delillere göre tartışılıp değerlendirilerek alacaklı temerrüdü gerçekleşmiş ise davanın şimdiki gibi sonuçlandırılması, alacaklı temerrüdü gerçekleşmemiş ise (iş sahibinin temerrüdü) davalı iş sahibinin taşınmazı ve sahası üzerine dikilerek yararlandığı kurumayan bitki ve ağaçların sözleşme fiyatları ile bedeline hak kazanacağından hükme esas raporu düzenleyen bilirkişi kurulundan alınacak ek raporla bunların bedelinin hesaplattırılarak hüküm altına alınması gerekir. …”
3-) Y. 17. HD, T: 07.05.2018, E: 2015/10099, K: 2018/4637:
“… Davacılar vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracı sevk ve idare eden davacıların eşi/babası ...’nın yaptığı kazada öldüğünü, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını, zarar gören üçüncü kişi konumunda olan davacıların zararından davalının sorumlu olduğunu, davalıya başvuru yapıldığı halde ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla … TL destekten yoksun kalma tazminatının 02.09.2013 tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; … ıslah dilekçesiyle, toplam taleplerini 250.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacılar murisinin kazada tam kusurlu olduğunu, bu kusur davacılara da yansıyacağı ve davacılar üçüncü kişi kabul edilemeyeceği için zarardan sorumlu olmadıklarını, SGK tarafından yapılmış ödeme varsa tazminattan düşülmesi gerektiğini, ticari faiz isteminin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, … davalı tarafın, ıslah edilen miktar 250.000,00 TL asıl alacak ve ferilerini davacı tarafa ödediği, asıl alacak kısmı davaya konu edilip bu kısım da ödendiğinden, davacı tarafından daha sonra iade edilmekle TBK 106’daki alacaklının temerrüdünün gerçekleştiği gerekçesiyle, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle, ölenin yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
… Davacı yanın ıslah dilekçesinin tebliğinden sonra davalı ... şirketi, 250.000,00 TL tazminat ile ferilerinden oluşan toplam 296.400,00 TL’yi 27.10.2014 tarihinde davacılar vekilinin banka hesabına yatırmış; bu ödemeyi mahkemeye de bildirerek hükümde dikkate alınmasını talep etmiş; davalının ödediği bu bedel, taraflar arasında sulh söz konusu olmadığı ve hesabın neye göre yapıldığının belli olmadığı gerekçesiyle, davacılar vekili tarafından davalı sigortacıya 04.11.2014 tarihinde iade edilmiş ve bu iade de mahkemeye bildirilmiştir. Mahkeme ise; davaya konu asıl alacak olan 250.000,00 TL. ödendiği halde bu bedeli iade eden davacı yanın alacaklı temerrüdüne düştüğü gerekçesiyle, davanın konusuz kaldığı kabul edilerek davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.
…
… alacaklının temerrüdünden bahsedilebilmesi için, alacaklı tarafın haklı bir sebep olmaksızın ifayı kabulden kaçınması gerekmekte olup; davalı sigortacının, tazminatın ferileri konusunda davacı tarafla bir sulh sağlamadan (özellikle faiz türü yönünden), kendisinin bu konularda belirleme yaptığı dikkate alındığında, davacı yanın ifayı kabulden kaçınma hakkı olduğunun kabulü gerekeceği için, her şeyden önce alacaklının temerrüdünün şartları somut olayda gerçekleşmemiştir. …”
4-) Y. 7. HD, T: 19.01.2015, E: 2014/13511, K: 2015/11:
“… 2-) Davacı, davalı işyerinde vinç operatörü olarak çalışırken iş akdini emeklilik nedeniyle sonlandırdığından bahisle kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının iş akdini emekli olarak kendisinin feshettiğini ve davacıya kıdem tazminatını ödenmesine rağmen davacının parayı iade ettiğini bu nedenle faizi ile tahsili talebinin haksız olduğunu, tüm haklarının ödendiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının iş akdini emekli olarak haklı nedenle feshettiği ve ödenmeyen işçilik alacakları bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve kıdem tazminatının davalıdan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Davalının kıdem tazminatı yönünden temerrüde düşüp düşmediği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 106. maddesine göre, yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur. 107. maddesi gereğince de, alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Ayrıca kıdem tazminatı ödenmekle feri hak olan, faiz hakkı da son bulur.
Somut olayda, davacının emekli olarak iş akdini feshetmesi üzerine davalı tarafından internet bankacılığı yoluyla 29.03.2013 tarihinde davacının banka hesabına kıdem tazminatı olarak 4.776,36 TL yatırılmıştır. Ancak davacı tarafından 17.04.2013 tarihinde, dava açıldığı gün, aynı miktar para davalı hesabına iade edilmiştir. Mahkemece hüküm altına alınan kıdem tazminatı 4.420,40 TL’dir. Bu durumda, davalının üzerine düşen kıdem tazminatı ödeme yükümlüğünü dava açılmadan önce yerine getirmiş olduğu, ancak ödemenin iade edilmesi sebebiyle davacının temerrüde düştüğü ve davalının temerrüdünden söz edilemeyeceği açıktır. Bu nedenle de temerrüde düşmeyen davalının kıdem tazminatı yönünden faizle sorumlu tutulamayacağı hususu gözden kaçırılarak alacağın faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
Ne var ki; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 2. bendinin silinerek yerine;
“2-Davacının kıdem tazminatı alacağının 20.02.2014 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere 4.486,75 TL ise de taleple bağlı kalınarak 4.420,40 TL kıdem tazminatının faizsiz olarak davalıdan alınıp davacı tarafa VERİLMESİNE,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, …”
5-) Y. 15. HD, T: 12.01.2015, E: 2014/5960, K: 2015/47:
“… Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan ilamsız icra takibine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. …
…
2-) Davacı davasında davalının siparişi üzerine ambalajların yapıldığı ve hazır edildiği, bunların başka yerde kullanılması imkânı bulunmadığı ve davalı siparişleri iptal ederek teslim almaktan kaçındığından bedeline hak kazandığını ileri sürerek yaptığı icra takibine itirazın iptâlini istemiştir.
Davalı … takip dayanağı faturada yazılı ambalajlarla ilgili kesin sipariş onayı bulunmadığını ve malların teslim edilmediğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Eser sözleşmelerinde yüklenicinin iş bedeline hak kazanabilmesi için eseri sözleşme ve ekleri fen ve tekniği ile iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayıp teslim ettiği, ya da iş sahibinin teslim almaktan kaçındığını yasal delillerle kanıtlamak zorundadır. Somut olayda, davalı iş sahibi ihtara rağmen teslim almaktan kaçındığından … sipariş ve sözleşme konusu olduğu ileri sürülen ambalajlar üzerinde sözleşme ve eklerine uygun olup olmadığı, bedele hak kazanılıp kazanılmadığı hususlarında teknik yönden inceleme yaptırılmadığı gibi bu konuda davadan önce yaptırılmış delil tespiti de bulunmamaktadır.
Bu konuda mahkemece davacının üretip de davalının teslim almaktan kaçındığı ambalajların bulunduğu yer davacıdan sorulup tespit edildikten sonra, konusunda uzman teknik bilirkişi marifetiyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak ambalajların sözleşme ve eklerine uygun olup olmadıkları ve hak edilen bedel konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna uygun ve bedeline hak kazanıldığı tespit edilecek ambalajların davalıya teslimi suretiyle bir karar verilmesi, … gerekirken ..."
6-) Y. 15. HD, T: 23.10.2014, E: 2014/594, K: 2014/6018:
“… Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amacıyla açılmış alacak davasıdır. Davacı şirket yüklenici, davalı şirket ise; iş sahibidir. Davacı şirket vekili, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince mal üretildiğini, malların teslim alınmadığını ve bedelinin de ödenmediğini belirterek iş bedelini talep etmiş, davalı şirket vekili davacıya sipariş verilmediğini ve sipariş formu altındaki imzanın müvekkili şirketi bağlamayacağını, sözleşme geçerli olsa dahi 45 günlük teslim süresinin çok geçtiğini, davacının edimini yerine getirmediğini ve bedel talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında 7.4.2007 teklif ve onay tarihli "Satış Teklif/Sipariş Formu Onayı" başlıklı belge ile eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen bu sözleşme düzenleme tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Genel olarak eser sözleşmelerinde teslimi kanıtlama borcu yükleniciye düşmektedir. Bir başka deyişle yüklenici, eseri, iş sahibine sözleşmeye uygun teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sipariş formuna göre teslim süresi 45 gün ve teslim yeri davalı iş sahibinin iş yeri adresi olarak belirlenmiş durumdadır. Öyleyse davacı yüklenicinin bedele hak kazanabilmesi için eseri iş sahibine süresi içerisinde iş sahibinin iş yerinde teslim ettiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Teslim kanıtlanmadığı takdirde alacaklının temerrüdünün gerçekleştiğinin davacı tarafından kanıtlanması zorunludur. Davacı yüklenici sipariş formuna uygun ürettiği malları deposunda hazır bekletmesine rağmen davalı tarafından teslim alınmadığı iddiasına dayanarak davayı açmış bulunmaktadır. O halde uyuşmazlığın çözümü için alacaklının temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği sorununun çözümlenmesi gerekmektedir.
Alacaklının temerrüdü, mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 90. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 106.) vd. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Öğretide alacaklının temerrüdü, borca uygun şekilde borçlu tarafından teklif edilen edimin haklı bir nedene dayanmaksızın alacaklı tarafından kabul edilmemesi olarak, bir başka anlatımla; yapılacak veya verilecek şey usulüne uygun kendisine arz edildiği halde alacaklının haklı bir nedeni olmaksızın onu reddetmesi veya borçlunun borcunu ifa edebilmesinin daha önce alacaklı tarafından yapılması gereken işlemlere bağlı olması halinde, alacaklının gereken işlemleri yapmaktan kaçınması olarak tanımlanmakta, koşulları; a) Borç muaccel olmalı, b) Borçlu ifayı borca uygun şekilde teklif etmiş olmalı, c) Alacaklının ifayı haklı bir nedene dayanmaksızın reddetmiş olmalı, şeklinde sayılmaktadır.
… taraflar arasında düzenlendiği ve tarafları bağladığı kabul ve takdir edilen 7.4.2007 tarihli sipariş formuna göre teslim, 45 gün içerisinde davalının iş yeri adresi olan "B İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. ... Depo Silahtarağa Cad. I... Sok. No: ... Eyüp/İstanbul " adresinde yapılacaktır. Davacı yüklenici teslim tarihinden 3 yılı aşkın bir süre sonra davalıya keşide ettiği 20.10.2010 tarihli ihtarnamede ürünlerin hazır olarak depolarında beklediğini ve malların kendi depoları olan "... Mah. ... Sok. No: ... Bağcılar/İstanbul" adresinden teslim alınmasını ihtar etmiş bulunmaktadır. Bu koşullarda davalı iş sahibi alacaklının temerrüde düştüğünden söz edilemez. Davacı yüklenicinin usulüne uygun olarak teslim etmediği malın bedelini hak kazanması düşünülemez. Dava ve yargılama sırasında usulüne uygun teslim ve/veya alacaklının temerrüdü söz konusu olmadığından davanın reddi gerekirken …”
V-) Yararlanılabilecek Monografiler:
Nevzat Koç; İsviçre - Türk Hukukunda Alacaklının Temerrüdü, Ankara, 1992.
Mahmut Kizir; Borçlu Temerrüdünün Sona Ermesi, Ankara, 2012.
Osman Levent Özay; Eser Sözleşmesinde İşsahibinin Alacaklı Sıfatıyla Temerrüdü, İstanbul, 2021.
1 Maddenin Düstur’daki “H” şeklindeki kenar başlığı, “E” olarak anlaşılmalıdır.
2 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 90. maddesinin kenar başlığı “Alacaklının Temerrüdünün” şeklinde olmayıp “Alacaklının Temerrüdü” şeklindedir.