2-) CO:
b. Dommages-intérêts en cas de lésions corporelles
Art. 46/al. 1
1 En cas de lésions corporelles, la partie qui en est victime a droit au remboursement des frais et aux dommages-intérêts qui résultent de son incapacité de travail totale ou partielle, ainsi que de l’atteinte portée à son avenir économique.
IV-) Yargı Kararları:
1-) Y. 4. HD, T: 22.02.2023, E: 2021/24620, K: 2023/2207:
“… I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 29.12.2020 tarihinde davalı ...Ş. tarafından zorunlu trafik sigortası ile sigortalanan araçta yolcu olarak bulunduğunu, bu araç ile diğer davalı tarafından zorunlu trafik sigortası ile sigortalanan araç arasında gerçekleşen çift taraflı trafik kazasında yaralandığını ve maluliyeti bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 200 TL maddi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiş; ıslah ile talebini 73.791,00 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ...Ş. vekili cevap dilekçesinde; yapılan ödeme ile poliçeden doğan tüm sorumluluklarını yerine getirdiklerini, belirlenecek tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ...Ş. vekili cevap dilekçesinde; sigorta tarafından belirlenen maluliyet oranına göre davacıya ödeme yapıldığını, sunulan maluliyet raporunu kabul etmediklerini, müterafik kusurun araştırılması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı giderinden sorumlu olmadıklarını belirterek davanın reddini istemiştir.
…
V. TEMYİZ
...
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davalı ... şirketleri tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası (...) Poliçesi ile teminat altına alınan araçların karıştığı 29.12.2020 tarihli trafik kazası sonucu yaralanıp malul kalan davacı yolcunun uğradığı zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik ve geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri talebine ilişkindir.
…
3. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 87 nci maddesinin birinci fıkrası yollamasıyla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 51 inci maddesi uyarınca hatır için karşılıksız yolcu taşıma veya aracı kullandırmada genel hükümlere göre tazminattan uygun bir indirim yapılması, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiştir.
Hatır için yolcu taşıma veya aracı kullandırmadan söz edebilmek için, ölen veya yaralananın bir menfaat karşılığı olmaksızın taşınması veya aracın kullanılması, diğer bir deyişle taşıma veya kullanmada ölen veya yaralananın menfaatinin bulunması gerekir. Bu nedenle taşıma veya kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir menfaatinin bulunması hâlinde hatır taşımasından söz edilemez. Bu bakımdan hatır ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma veya kullanmanın kimin menfaatine olduğunun belirlenmesi önemlidir. Taşıma veya kullandırma, ekonomik yarar için olabileceği gibi ortak toplumsal değerler nedeniyle de olabilir. Ancak yakın akrabaların ve eşin taşınmasında bir menfaatten söz edilemeyeceği için hatır için taşımadan da bahsedilemez. Hâkim, gerekçesini kararında tartışmak ve nedenlerini göstermek koşuluyla tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda da değildir.
Somut olayda davalı ...Ş. vekili cevap dilekçesindeki savunmasında, davacının kazaya karışan araçta hatır için taşındığını ileri sürerek belirlenecek zarardan indirim yapılması gerektiğini bildirmiştir, davacı ile yolcu olarak bulunduğu sigortalı aracın sürücüsü arasındaki yakınlık dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. İtiraz Hakem Heyetince verilen kararda taşımanın başvuranın yararına yapıldığına dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığından hatır taşıması indirimine ilişkin itiraz reddedilmiştir.
Ancak yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Bu durumda İtiraz Hakem Heyetince olayla ilgili Savcılık Soruşturma dosyası ve dava açılmış ise Ceza dava dosyasının bulunduğu yerden getirtilerek davacının yolcu olduğu araçta menfaat karşılığı mı hatır için mi taşındığının araştırılması ve %20 oranında hatır indirimi yapılıp yapılmaması hususu tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken …”
2-) Y. 4. HD, T: 17.11.2022, E: 2021/19192, K: 2022/14829:
“… 1-)Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Söz konusu belirlemenin ise haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Somut olayda; kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 31.01.2020 tarihli raporda; davacının tıbbi evraklarının tetkiki ve yapılan muayenesine göre; Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre toplam özürlülük oranının % 4 olarak belirlendiği, anılan bu raporda kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak maluliyet değerlendirmesinin yapıldığı, maluliyet oranı tespitine ilişkin bu raporun, karara esas almaya elverişli olduğu anlaşılmaktadır.
Şu durumda; yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından dosyaya sunulan davacıya ait 31.01.2020 tarihli Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen maluliyet raporunun kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmediği gerekçesiyle tek adli tıp uzmanı tarafından düzenlenen rapor esas alınarak davanın reddine karar verilmiş olması ve davacı vekilinin itirazlarının İtiraz Hakem Heyetince reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
2-)Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli "PMF" cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla "TRH 2010" adı verilen "Ulusal Mortalite Tablosu" hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Eldeki davada; davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için alınan bilirkişi raporunda, TRH 2010 yaşam tablosu ve % 1,8 teknik faiz esas alınarak hesap yapılmış, Uyuşmazlık Hakem Heyetince TRH 2010 ve % 1,8 teknik faiz esasına göre yapılan hesaplama sonucu davacının zararının karşılandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyetinde karara esas alınan tazminat hesaplamasında, yeni ZMSSGŞ ve ekindeki cetvellere göre hesaplama yapılmış ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 Sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir" bölümündeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda" ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ... Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan yapılması gereklidir ki, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından esas alınan raporda TRH 2010 ve % 1,8 teknik faiz yöntemi esas alınarak hazırlanan rapor benimsenmiş, davacı vekili PMF 1931 Yaşam Tablosu ve progresif rant ile hesaplamanın yapılmasını talep etmiştir.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davacı için, her ne kadar kaza tarihi itibariyle TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre hesaplama yapılması gerekirse de davacının talebi dikkate alınarak davacının bakiye ömür süresinin PMF 1931 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi ve işleyecek (bilinmeyen) devre hesaplamasında her yıl için gelirin % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi esasına dayanan progresif rant yönteminin kullanılmasıyla hesaplamanın yapıldığı rapor alınıp oluşacak sonuca göre (usuli kazanılmış haklar gözetilerek) karar verilmesi gerektiğinden, İtiraz Hakem Heyeti kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. …”
Not: Bakiye ömür süresinin hesabında davacının tercih ettiği “PMF 1931 Yaşam Tablosu”ndaki “PMF”, “Population Masculine et Feminine” ifadesinin kısaltmasıdır. Fransızca dilindeki bu ifadenin karşılığı “Kadın ve Erkek Nüfusu”dur. Davacının talebi söz konusu olmadığında Yargıtay’ın esas aldığı “TRH 2010 Yaşam Tablosu”nda yer alan “TRH” kısaltması ise “Türkiye Kadın – Erkek Hayat Tablosu” anlamına gelmektedir (Bkz. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü Türkiye Hayat Tabloları).
3-) Y. 4. HD, T: 09.03.2022, E: 2021/10899, K: 2022/4397:
“… Davacı vekili, davalı tarafından ... ile sigortalanan araçta 01/10/2016 tarihinde yolcu olan müvekkilinin tek taraflı trafik kazası neticesinde yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan kaza tarihinden avans faizi ile tahsilini talep etmiş, … tarihli dilekçesi ile talebini toplam 127.724,21 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
…
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destek tazminatı talebine ilişkindir.
Tazminatın kapsamını belirleme biçimi ve tazminattan yapılacak indirimler ve sıralaması TBK 51 ve 52. (818 sayılı BK 43-44 md.) maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 51. maddesine (BK 43. mad.) göre hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak tazminatı belirleyecektir. Hakim tarafların kusur durumunu dikkate alarak tazminatın kapsamını belirledikten sonra bir menfaat karşılığı olmayan hatır için taşıma varsa hatır indirimi yapılacak, ayrıca zarar gören zararın artmasına sebep olmuş ya da zarar doğuran fiile rıza göstermiş ise Yargıtay kararlarında yerleşmiş olduğu üzere tazminattan müterafik kusur indirimi yapılarak nihai zarar ve ödenmesi gereken tazminat belirlenecek, son olarak da davadan önce yapılan ödemenin güncellenen değeri düşülecektir. İlgili kanun maddeleri incelendiğinde yapılan ödemeler bir indirim nedeni olarak gösterilmemiştir. Kaldı ki ödemeler tazminatı belirlemede bir indirim sebebi olmayıp Yargıtay uygulamaları ile artık yerleşik hale geldiği gibi borcu söndüren bir nitelik taşımaktadır.
Somut olayda; davacı araçta yolcu iken oluşan sürekli maluliyetine karşılık davacı tarafa davadan önce davalı tarafından ödeme yapılmıştır. Davacının sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanmış, sonra davadan önceki ödeme güncellenerek düşülmüş, bundan sonra İtiraz Hakem Heyetince BK 43. maddede düzenlenen hatır taşıması indirimi yapılmıştır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemece önce hatır taşıması indirimi yapılıp, daha sonra güncellenen ödemenin düşülmesi gerektiğinden, İtiraz Hakem Heyetince belirtilen şekilde tazminat hesabının yapılması konusunda, rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2- Davacı vekili, davacının meydana gelen kazada yaralandığını, %16 oranında malul kaldığını, maaşının 5.570,37 TL olduğunu açıklayıp tazminat talebinde bulunmuş, davacının gelirine ilişkin bordro sunmuştur. Bu bordro da ise davacının 2018 yılı şubat ayına ait toplam ödenen ücretin 4.181,00 TL olduğu anlaşılmaktadır. Davacının zararının belirlenmesine yönelik olarak alınan aktüer raporunda da bildirilen ücret bordrosundaki gelirin esas alınarak davacının sürekli iş göremezlik zararı belirlendiği bildirilmiş, hakem heyetince de bu miktar karara esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK’nin 54. maddesinin 3. fıkrasında, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zararları, haksız fiil sorumluluğu kapsamında tazmini gereken zararlar arasında düzenlemiştir. …
Çalışma gücünün kısmen kaybına ilişkin zarar talebi, kişinin tüm yaşamı boyunca katlanacağı, geleceğe yönelik zararının da giderimi amacını taşıyan bir talep olduğundan, kişinin hak kazanacağı tazminat miktarının doğru belirlenebilmesi bakımından, çalışma gücü kaybına yol açan kaza tarihindeki gerçek ve net gelirinin doğru belirlenmesi önemlidir.
Somut olayda; karara esas alınan tazminat bilirkişi raporunda, kaza tarihi 2016 yılı olmasına rağmen, 2018 yılı Nisan ayına ait maaş bordrosu tazminata esas alınarak işlemiş dönem zararının tamamının bu miktar üzerinden hesaplandığı bildirilmiştir. Anılan hesaplama yöntemi hatalıdır. Şöyle ki tazminat hesabı yapılırken davacının kaza tarihinden rapor tarihine kadar geçen süredeki (işlemiş/bilinen dönemdeki) somut gelirinin tespit edilmesi, işlemiş/bilinen dönem hesabının bu veriler doğrultusunda yapılması gerekirken anılan doğrultuda bir araştırma yapılmamış ve tazminata esas alınan gelirin doğruluğu ve devamlılığı tespit edilmeksizin hesaplamaya esas alınmıştır. Oysa dosya kapsamından davacının kaza tarihinde ne iş yaptığı dahi anlaşılamamaktadır.
Buna göre, hesaplama yapılırken yapılacak iş, davacının kaza tarihindeki ve kaza tarihinden itibaren hesap tarihine kadarki her ay gelirini gösteren belgelerin temin edilmesi, bu belgeler ile saptanan gelir üzerinden hesap tarihine kadar elde edilebilecek gelirlerin belirlenmesi, belirlenen gelirler üzerinden, işlemiş (bilinen) dönem zarar hesabının yapılması; diğer bir ifade ile işlemiş dönem hesabında kaza tarihinden itibaren her ay elde edilen gelirin hesap tarihine kadar ay ay olacak şekilde ayrı ayrı hesaplanması, işleyecek dönem hesabında ise davacının hesap tarihinde bilinen son gelirinin uygulanması hususlarına dikkat edilmelidir.
Bu durumda, hakem heyetince yapılacak iş; öncelikle davacının kaza tarihinde ne iş yaptığının belirlenmesi, ondan sonra işlemiş dönem hesabı açısından; davacının kaza tarihinden hesap tarihine kadar her ay elde ettiği net gelirin belirlenmesi, ondan sonra işleyecek dönem hesabı açısından hesap tarihi itibari ile davacının ne iş yaptığının ve elde ettiği net gelirin daha somut delillerle ispatlanması ve belirlenmesi; yapılan bu araştırmalardan sonra elde edilecek belgelere göre işlemiş dönem hesabında davacının kaza tarihinden hesap tarihine kadar bilinen gelirlerinin uygulandığı, hesap tarihinden sonraki dönem olan işleyecek dönem için davacının bilinen son gelirin uygulandığı ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret olup yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Dosya içerisinde yer alan 29/09/2018 tarihli aktüerya raporunda; TRH 2010 yaşam tablosu dikkate alınarak hesap yapıldığının belirtilmesine karşın bakiye yaş hususunda bir açıklama yapılmamış olmakla birlikte davalı vekilinin itiraz ve temyiz dilekçelerinde bakiye yaşın 99 olarak alındığının iddia edildiği anlaşılmaktadır. Şu halde; kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle bakiye yaş hususunda da davalının itirazlarının değerlendirilmesi ve raporun denetime elverişli olması gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir. …”